3 Temmuz 2018 Salı

"BUDAPEŞTE ‘DEREŞİT EFENDİ İLE" KİTABI İÇİN SUNUŞ Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN TÜRK-MACAR DOSTLUK DERNEĞİ GENEL BAŞKANI - "Çeyrek asır önce , Türkiye Cumhuriyetinin başkenti Ankara’da kurulmuş olan TÜRK-MACAR DOSTLUK DERNEĞİ , yirmi beş yılı bulan çalışma dönemi içerisinde ,kitap yayınlarına da ağırlık vermiş ve ,Türkiye ile Macaristan devletleri ile halkları arasında bir tarihsel köprü oluşturarak , ortak geçmişin getirmiş olduğu bilgi birikimi ile iki ulusun ortak bir geleceğe sahip olabilmesi doğrultusunda çeşitli girişimlerde bulunmuş ve bu doğrultuda sonuç elde etmeyi hedefleyen çalışmaları yapmayı uygun görmüştür."


"BUDAPEŞTE ‘DEREŞİT EFENDİ'  İLE" KİTABI İÇİN SUNUŞ 
Prof. Dr.  ANIL ÇEÇEN 
TÜRK-MACAR DOSTLUK DERNEĞİ 
GENEL BAŞKANI 

Elinizde tutmuş olduğunuz bu kitap , TÜRK-MACAR DOSTLUK DERNEĞİ’nin onuncu kitabı olarak yayınlanmıştır . Çeyrek asır önce , Türkiye Cumhuriyetinin başkenti Ankara’da kurulmuş olan TÜRK-MACAR DOSTLUK DERNEĞİ , yirmi beş yılı bulan çalışma dönemi içerisinde ,kitap yayınlarına da ağırlık vermiş ve ,Türkiye ile Macaristan devletleri ile halkları arasında bir tarihsel köprü oluşturarak , ortak geçmişin getirmiş olduğu bilgi birikimi ile iki ulusun ortak bir geleceğe sahip olabilmesi doğrultusunda çeşitli girişimlerde bulunmuş ve bu doğrultuda sonuç elde etmeyi hedefleyen çalışmaları yapmayı uygun görmüştür .

Kitabı , FAHRİ SEZER ile birlikte hazırlayan TOSUN SARAL , derneğimizin hem kurucusu hem de yöneticisi olarak , başkent Ankara merkezli dernek çalışmalarında her zaman için önde gelen çalışmalar yürütmüş ve bu doğrultuda da , Macaristan devleti tarafından Şövalyelik payesi ile onurlandırılmıştır .TOSUN SARAL , derneğimizin bütün çalışmalarında hem öncü hem de örgütçü bir tutum izlerken , Türkiye ile Macaristan’ı daha fazla yakınlaştıracak konulara öncelik vermiştir . Onun daha önce yayınlanan kitaplarına bakıldığı zaman Macaristan ve Macarları olabildiğince en iyi bir biçimde Türklere anlatabilmeye öncelik veren bir yaklaşım içerisinde olduğu görülmektedir . Son kitabı ile de aynı doğrultuda bir tutumu yeniden gözler önüne sermektedir .

Artık inkar edilemeyecek bir gerçek olarak Macarların da tıpkı Türkler gibi Türk dünyasının tarihten gelen kopmaz bir parçası olduğu , her geçen gün yapılan bilimsel çalışmalar ile ortaya açıkça konulmaktadır . Türkoloji biliminin dünyadaki en önemli merkezlerinden birisi olan Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de Türk dünyası ve tarihi üzerine yeni yapılan çalışmalar da , Macarları Türk dünyasının önde gelen boylarından birisi olarak öne çıkarmaktadır . İlk kurulan Macar devletinin Volga nehrinin kıyılarında Hazar havzası içerisinde gündeme gelmesi , Macarların tarih sahnesine çıktığı yer olarak Ural-Altay bölgesini ortaya çıkarmaktadır . Sekizinci yüzyılda Hazar göçleri ile birlikte Avrupa kıtasında kendilerine yeni yaşam alanı arayan Macarlar , onuncu yüzyılda Tuna kıyılarında bir yeni Macar devletini Avrupa kıtasının tam ortalarında tarih sahnesine çıkarmışlardır . Bizans kralı o dönemde Macar kralına bir mesaj gönderirken , “Türklerin ulu hakanına “ sözünü kullanarak , Türk dünyasının bir parçası olarak Avrupa’nın ortalarında kurulan Macar devletinin tarihteki yerinin belirlenmesine katkıda bulunmuştur .

“BUDAPEŞTE’ DE REŞİT EFENDİ İLE “ başlığı altında yayınlanan bu kitap , hem ilk Türkolog olarak Türkoloji biliminin kurucusu ARMİN VAMBERY’i çeşitli yönleri ile anlatmakta, hem de bu önemli tarihsel kişilik üzerinden Türk dünyası ve Türkoloji bilimi ile ilgili önemli bilgileri derli toplu bir biçimde Türk kamuoyuna sunmaktadır . Normal Türk vatandaşlarının Türk tarihini ve Türkoloji biliminin verilerini daha hala tam olarak öğrenemediği bir aşamada ,hem İngiliz kralının hem de Osmanlı padişahının yakın dostu olma şansını elde etmiş ve Osmanlı devleti sınırları içinde ve buradan hareketle Türk dünyasının çeşitli ülkelerinde “REŞİT EFENDİ “ adı ile bir anlamda bir seyyah olarak hareket eden ARMİN VAMBERY’nin Türklere tanıtılması doğrultusunda önemli bilgiler ve açıklamalar , bu kitap aracılığı ile ilgili kesimlerin ve Türk ulusunun yararlanması için kamuoyuna sunulmaktadır .Günümüz Türkçesine uygun bir tarz da son derece anlaşılır bir üslup içinde kaleme alınan bu kitapta , Türk dünyası ile Macaristan arasında sürekli olarak gidip gelen bir araştırmacının serüveni tarihi bilgilere bağlı kalınarak açıklığa kavuşturulmaktadır .

BAVYERA doğumlu bir Macar Musevisi olarak dünyaya gelen bir araştırmacı olarak , ARMİN VAMBERY’ye Türk dünyasını araştırma görevi , Büyük Britanya İmparatorluğu tarafından verilirken , Fransız devrimi sonrasında Avrupa kıtasını derinden sarsan ulusçuluk akımlarının etkisi altında kalınmıştır . Fransa merkezli ulusçuluk akımları bütün Avrupa kıtasına yayılırken , en büyük ulusçuluk hareketleri Rusya sınırları içerisinde cereyan etmiş ve bu bölgedeki Rus asıllı olmayan halklara karşı Rusya merkezli baskı ve şiddet politikaları zaman içerisinde yaygınlık kazanınca , batı Avrupa’nın emperyal ve sömürgeci devletleri dikkatlerini Rusya üzerinden Avrasya bölgesine doğru yönlendirmişlerdir .Yahudi köylerine yönelik katliamlardan sonra , Tatarlar ve diğer Türk boylarına da Rus emperyalizmi tarafından soykırım saldırıları uygulanmaya başlayınca ,buna tepki olarak Türkçülük akımı tarih sahnesine çıkmıştır . Özellikle Fransa ve İngiltere imparatorlukları , batı emperyalizmini bütün dünya kıtalarında sürdürmek için yoğun çaba harcarlarken ,Fransa merkezli JönTürk hareketi ile , Rusya merkezli Türkçülük akımı kendiliğinden siyasal gündeme gelmiştir . Fransız devriminin merkezinde Osmanlı vatandaşları Jön Türk eğitimi alırken , Rus milliyetçiliğinin son derece katı ve baskıcı saldırılarına karşı da Rusya toprakları üzerinde yaşayan Türk toplukları içinde , Türkçülük akımı yeni bir siyasal arayış olarak gündeme geliyordu . Hazar toplumunun bir parçası olarak Avrupa kıtasının tam ortalarında bir devlet kurma şansını elde eden Macarlar da , birinci dünya savaşı sürecinde batı Avrupa ve Doğu Avrupa topraklarında gündeme gelen Türkçülük akımlarının yoğun etkisi altında kalıyorlar ve bu doğrultuda Turancılık akımı Macaristan’da gün yüzüne çıkıyordu .

Paris’te BARTHOLD isimli Türkolog Fransız devriminin getirdiği uluculuk akımları üzerinden , Osmanlı devletinden tahsil için bu kente giden genç Osmanlılara Jön Türklüğü öğretirken , İngiltere’de sahip olduğu küresel hegemonya düzeni içerisine Avrasya bölgesini de alabilmenin arayışı içerisine giriyordu . İşte bu aşamada , Rusların zamanla kendi ülkesi içinde yaşayan çeşitli topluluklara uyguladığı baskı ve katliamlar dünya kamuoyunda çeşitli tepkilere neden olunca , Büyük Britanya İmparatorluğu , Hazar uzantısı bir Macar Musevisine ,Türk dünyasını inceleme görevini veriyordu . Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında ,Avrupa’nın ortalarından kalkarak Orta Asya ülkelerine giden ARMİN VAMBERY ,tıpkı Evliya Çelebi ya da Marco Polo gibi çeşitli ülkelere giderek bir seyahatname hazırlığı içerisine giriyordu . İngilizler ,denizler üzerinden dünyaya egemen olurken , Rusların sahip oldukları geniş topraklar üzerinden karşı bir doğu hegemonyası girişimini önlemek istiyorlardı . Hazar kökenli Macarları bu aşamada , Rusya’ya dönük kullanmak ve Avrasya kıtası üzerinde bir Rus hegemonyasını önlemek noktasında Türk dünyasının yeniden keşfedilmesi gerekiyordu . Asya ve Avrupa kıtaları arasında bir köprü konumunda olan Anadolu üzerindeki Osmanlı devletinin ,bu aşamada bir ara istasyon gibi kullanılması batı emperyalizminin işine yarayacaktı . Nitekim , bu doğrultuda bir Macar vatandaşının Budapeşte’den Osmanlının başkenti İstanbul’a “REŞİT EFENDİ “ ismi ile gönderilmesi üzerinde düşünülmesi gereken ilginç bir girişimdir .

On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında nüfusu artan Rusya hem doğuya doğru açılırken hem de güneydeki sıcak denizlere yönelirken ,İngiltere de Fransa ile birlikte dünyanın merkezi coğrafyası olan Osmanlı ülkesinin çeşitli bölgelerine giriyordu . Rusya ve İngiltere arasında bir dünya hegemonyası yarışı başlarken , İngilizler ARMİN VAMBERY’i Türk dünyasını incelemek üzere Orta Asya seyahatına gönderiyorlardı . Rusya , Hazar bölgesi ve Orta Asya taraflarında yer alan çeşitli Türk bölgelerini ve halklarını gezerek notlar alan ve daha sonra Budapeşte’ye döndükten sonra bunları makaleler ve kitaplar halinde yayınlayan , ARMİN VAMBERY’ batılı anlamda bilimsel metotları ilk kullanarak Türk dünyasını inceleyen bir uzman kişi olarak , ilk Türkologlar’dan birisi olmuştur . Gittiği her ülkede yaşayan Türk toplulukları hakkında çeşitli notlar tutan ARMİN VAMBERY , yayınladığı makaleleri ile Türkoloji biliminin ilk yazılı materyallerini üreterek Türklüğün ve Türk dünyasının çağdaş boyutlarda ortaya çıkmasına ve bugünkü gelişmişlik düzeyine erişmesinde önemli katkılar sağlamıştır . VAMBERY’nin çalışmaları Budapeşte kentini zamanla Türkoloji biliminin merkezi konumuna getirmiştir .Bugün Türkoloji alanında en ileri çalışmalar gene Budapeşte’de yapılmaktadır .

Yusuf Akçura gibi ,Türk Ocakları’nın kurucusu bir Türkologu danışman olarak yanında bulunduran Mustafa Kemal Atatürk ,hem Türk tarihini hem de Türkoloji biliminin önde gelen eserlerini kaynaklarından inceleyerek , dünyanın jeopolitik merkezinde bir Türk ulus devleti kurabilmiştir . Atatürk , Osmanlı dönemi sonrasında bir Türk ulus devleti oluştururken , Macar bilim adamlarını yeni devletin başkenti Ankara’ya davet etmiş ve onlardan aldığı raporlara dayanarak, Anadolu’nun ortasındaki Türk devletinin bakanlıklarını kurmuş ve devletin kamusal örgütlenmesini , Avrupa kıtasının ortalarında ilk Türk devletini kurmuş olan Macarların geçmişten gelen birikimlerinden yararlanarak , Türkiye Cumhuriyeti devletini yirminci yüzyılın başlarında tarih sahnesine çıkarmıştır . Anadolu ve Rumeli toprakları üzerinde çağdaş bir Türk devletinin kuruluşunda Macaristan’ın başkentindeki Türkoloji birikiminin doğrudan etkisi vardır . Genç Türkiye’nin kurucuları bu gerçeği bilerek hareket ettikleri için ,Osmanlı dönemi sonrasında bir Türk devletinin oluşumunda Macaristan’daki Türkoloji birikiminin inkar edilemeyecek düzeyde bir katkısı olmuştur .Batıdaki bilimsel devrimler dünyaya yayılırken , Türk toplulukları da bu bilimsel gelişmelerden paylarını alarak bugünlere gelmişlerdir .

Rusların Avrasya kıtasını ele geçirmesini istemeyen batı emperyalizmi , tarih sahnesinde Türkleri hep Ruslara karşı çıkartarak son yüzyıllarda bu iki milletin çatışmasını körüklemişlerdir . Bu gibi bir olumsuz süreç , eski Türk tarihinin uzandığı topraklar üzerinde kurulu bulunan bugünkü Rus hegemonyasının arkasında önemli bir Türkoloji birikiminin bulunduğu gerçeğini silememiştir . Bugün Rusya sınırları içerisinde yer alan Hazar bölgesi ile birlikte , Sibirya ve diğer Orta ve Kuzey Asya bölgelerinin Türk dünyasının birer parçası olduğunu ,ilk kez ARMİN VAMBERY hem gözlemlerine hem de bilimsel araştırmalarına dayanarak ortaya koymuştur . Bu nedenle ,ARMİN VAMBERY bütün Türkler tarafından bilinmesi ve tanınması gereken bir öncü Türkolog’tur . TOSUN SARAL ve FAHRİ SEZER ikilisi Tunalı Hilmi beyin “Peşte’de Reşit Efendi ile “ isimli kitapçığını bugünün Türkçesi ile yeniden yayınlarken Türkoloji’nin öncüsü bu bilim adamının hem İngiliz krallığı ile hem de Osmanlı padişahı Abdülhamit ile yakınlığını ,bugünün kuşaklarının ilgisine sunmaktadırlar . İngiliz Foreign Ofis ile Abdülhamit arasında aracılık rolü üstlenen ARMİN VAMBERY , bu misyonunu yürütürken Osmanlı ülkesinde ve Türk dünyasında “REŞİT EFENDİ “ ismini kullanarak daha rahat hareket etmiştir . Kendisini “Sahte Derviş “ olarak adlandırmaktan çekinmeyen bu ilk Türkolog,eserlerini Macar dilini kullanarak yazmıştır . Bu nedenle Türkiye’de çok fazla tanınmayan VAMBERY ile ilgili olarak , bu kitap önemli bir bilgi açığını kapatmaktadır .

Türkçülüğün öncüsü İSMAİL GASPRALI’nın Macaristan’a giderek ARMİN VAMBERY ile görüşmeler yapması , Macar Türkolog’un elindeki bilimsel bilgilerin Türkçülük akımının oluşumunda kaynak olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır .Bir anlamda Türkoloji bilimi Türkçülük akımının kaynağı olmuştur .O dönemde yaşanan gelişmeler , Budapeşte’de ki Türkolog’un daha sonraki aşamada Kırım yarımadasında GASPRALI İSMAİL’İN öncülüğünde başlatılan Türkçülük akımına bilimsel zemin hazırladığını göstermektedir . İngiliz ve Osmanlı sarayları arasında gidip gelen bir Türkolog zamanla Rusya’da başlayan Türkçülük akımına tarihsel süreç içerisinde öncülük misyonunu yerine getirmiştir .Kitapta belirtilen GASPRALI’nın düşünceleri böylesine bir bağlantının açık bir göstergesidir .VAMBERY’nin Abdülhamit ile görüşmeleri ve konuştuğu konulardan da kitabın çeşitli sayfalarında söz edilmekte ve bu Macar asıllı araştırmacının neden “REŞİT EFENDİ” ismini kullandığı anlatılmaktadır . Üç ayrı kitap bölümlerinin bir araya getirilmesiyle , ARMİN VAMBERY hakkında derli toplu bir fikir sahibi edinecek bir yazılı kaynağa Türk kamuoyu sahip olmaktadır. TÜRK-MACAR DOSTLUK DERNEĞİ ,Türkoloji’nin öncüsü bu bilim adamının Türk kamuoyunca daha iyi tanınmasına yardımcı olacak bu kitap sayesinde ,Türklerin ve Macarların iki akraba ulus olarak daha ortak bir düşünce evrenine sahip olacağı inancındadır .Bu kitap sayesinde Türk okurları , İngiliz ve Osmanlı sarayları arasında gidip gelen bir Macar bilim adamının neden Türkoloji bilimine yöneldiğini ve zamanla Türkçülük akımına da öncülük yapma noktasına geldiğini daha iyi anlayacaktır . Budapeşte-Londra-İstanbul –Bahçesaray hattında gelişen Türkoloji ve Türkçülük oluşumlarının, daha sonraki aşamalarda neden Kırım üzerinden Anadolu’ya yöneldiğini ve Ankara’da yeni bir çağdaş cumhuriyet devleti kurulurken ,kurucu önder Atatürk’ün neden bu birikimden yararlanmak zorunda kaldığını daha iyi anlayacaklardır . Kitabın hazırlayıcılarına , TÜRK-MACAR DOSTLUK DERNEĞİ adına teşekkür ederken , Türk halkını Türk dünyası ve tarihi üzerinde bu kitabı okuduktan sonra yeniden düşünmeye davet etmek istiyorum . Unutmayalım ki ,dünyanın orta alanında bir Türk devleti durduk yerde kurulmamış ,aksine o dönemin koşullarında yaşanan tarihsel gelişmelerin sonucunda gündeme gelmiştir .Fransız devrimi sonrasında milliyetçilik dönemi öne çıkarken , bu süreçte önce Jön Türk oluşumu ve Türkoloji bilimi , sonra Türkçülük akımı ve daha sonra da Türkiye Cumhuriyeti devleti kronolojik bir sıra içinde tarih sahnesinde yerlerini almışlardır .Küresel imparatorluk saldırıları doğrultusunda ,Anadolu’dan Türklüğün silinmek istendiği bir aşamada , Türklüğün anlaşılması açısından bu kitabın önemli bir bilimsel dayanak sağlayacağı açıktır . Türk ve Macar uluslarına saygı ile bu yeni kitabımızı ilgililere ve okurların dikkatlerine sunuyoruz .